Rus-Çin Ortak SWIFT Planının Avrasya Ekonomisi Ve Dünya Ticaret Sistemi Üzerindeki Olası Etkileri

SWIFT olarak adlandırılan Dünya Bankalararası Finansal Telekomünikasyon Birliği küresel işlemlerin mihenk taşları arasında yer alıyor. SWIFT’e, kuruluşunda on beş Batı ülkesinden 239 banka üye olmuştur. Geçmiş örnekler SWIFT’in bağımsız olmakla birlikte, aynı zamanda silah olarak da kullanılabileceğini göstermektedir. Yakın zamanda yapılan açıklamalar, ABD ve AB'nin gerginlik durumunda Rusya'yı SWIFT sisteminden çıkarmayı ciddi şekilde düşündüklerini gösteriyor. Hatta Rusya'nın Ukrayna'daki Kırım Yarımadası'nı ilhak etmesinin ardından 2014'te Rusya'nın SWIFT'ten çıkarılması yönünde çağrılar yapılmıştır. Bunun üzerine Rusya, kendi mali iletişim platformunu geliştirmiştir. Bazı Rus bankalarının SWIFT’ten ayrılması durumunda, para transferlerini sağlamak isteyen Rus bankaları ve çokuluslu şirketler, Çin’in büyüyen Sınır Ötesi Bankalararası Ödeme Sistemi’nde (CIPS) sıcak bir şekilde karşılanabilir. Son yıllarda AB'nin ve ABD'nin, hasım olarak gördüğü ülkelere ekonomik yaptırımlar uygulamasında ciddi bir artış görülmektedir. Aynı ittifakta olmak, bu tür ekonomik yaptırımlardan muaf olmayı garanti altına almak için artık yeterli değildir. Aksine, bu yaptırımlar müttefiklere dahi ders verme aracı haline gelmiştir. Bu davranışın, en güçlü ittifakları bile sarsacak bir seviyeye ulaştığı yadsınamaz. Ayrıca bu aşağılayıcı yaklaşımın, Batı Dünyası’nda yer almayan veya gruptan olmasına rağmen sürekli olarak dışlanmakta olan ülkelerin kamuoylarının sabrını taşırdığı da unutulmamalıdır. ABD ve AB’nin alışkanlığı haline gelen yaptırımların, askeri ve ekonomik güçleri dikkate alınırsa, Rusya ve Çin gibi dünyanın en önemli ülkeleri açısından uygulanabilecek sonuçlar doğurması mümkün değildir. Önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmeler, Batı dünyasına, dünya ticaret sistemine ayrılık tohumları ekmemesi ve sağduyulu davranması gerektiğini hatırlatabilir.