Küresel Jeo-Ekonomik Mücadele ve ABD’nin Petrol Politikaları

21. yüzyıla damgasını vurabilecek en belirleyici özellik, enerji kaynaklarına sahip olma isteği ve beraberinde ortaya çıkan jeo-ekonomik mücadeledir. Günümüzde yeni dünya düzeninin tesis edilmesi sürecinde, en fazla ön plana çıkan husus “enerji arz güvenliği”dir. Yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları olarak nitelendirilen kaynakların ise, kısa ve orta vadede petrolü ikame etmesi pek mümkün görülmemektedir. Dolayısıyla, gelecekte de, jeo-ekonomik güç merkezleri olarak kabul edilen ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında özellikle enerji kaynaklarının paylaşımı konusunda farklı bölgelerde olası sıcak çatışmaların yaşanması kaçınılmaz bir gerçektir. Bunun en güzel ve en iyi kanıtı halen yanı başımızda devam etmekte olan Irak müdahalesidir. Gelecekte, en az enerji arz güvenliği kadar enerji kaynaklarının paylaşımı konusunun da önem kazanacağını ileri sürmek hiç de yanlış olmayacaktır. Geleceğin hem ekonomik hem de stratejik anlamdaki süper ülke adayı Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC), hacmi gereği ABD’nin petrol ve doğal gaz konusunda da en önemli rakiplerinden birisi olma yolundadır. ÇHC, özellikle yeni yüzyılın gözdesi olacağı anlaşılan Hazar Bölgesi ülkelerinden enerji kaynakları temin etmek üzere çeşitli projeler geliştirmeye çalışmaktadır. Ancak, hızla artan tüketimlerini sadece bu bölgeden karşılamaları imkânsız olduğundan, 21. yüzyılın en kritik ekonomik çekim merkezi olmasına neredeyse kesin gözüyle bakılan ÇHC’nin de, bugün iştahları yeniden kabartan Orta Doğu petrolüne de ilgisinin giderek artacağı tahmin edilmektedir.